"Supreme bone dug out? Then I shall devour all the spiritual bones under heaven, and let the flames of the Holy Land's wrath burn away this false heavenly law!"

[Intellectual Property Legal Notice — Joint Protection]

This work is an original literary creation, officially under contract and registered for copyright protection. It is protected by the following laws and international treaties:

The following actions are strictly prohibited and constitute serious infringement:

Upon confirmation of infringement, the following legal actions will be taken immediately:

This work is under active monitoring by international digital tracking firms as part of the Infringement Control Program (ICP). All suspicious IP addresses and user activities are permanently logged and preserved as legal evidence, unaffected by account deletion, platform removal, or VPN masking.

This statement is a formal legal notice. From the moment of publication, any unauthorized use shall be deemed a deliberate infringement. Legal action will be pursued without negotiation. All consequences will be borne by the infringer.

Authorized Legal Representatives (International):

Mr. Lin Haoyue — Black Lotus Legal Affairs (Taipei)

Ms. Chan Yingshan — Obsidian Law Group (Hong Kong)

Ms. Noor Aisha — Malaya IP Legal Consultancy (Kuala Lumpur)

Contact: [email protected]

Masashi Kishimoto's manga series "Naruto" follows Naruto Uzumaki's journey to become a respected ninja. The manga was adapted into an anime series (2002-2007) and dubbed in English (2005-2009). This book analyzes each episode of the anime series, from Season 1 to Season 5, going beyond a simple summary.

©2023 by Sarah Mkorongo. All rights reserved, and all characters belong to Masashi Kishimoto.

Copyright © 2023 by Sarah Mkorongo

All rights reserved. No part of this book may be reproduced, stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means-electronic, mechanical, photocopying, recording, or otherwise-without the prior written permission of the author.

In a world ruled by the strong, power means control. Raven begins his journey in this vast world—a world of continents, nations, laws, and rules. This world has its own currency, the Phonix, which is equivalent to 0.7 dollars.

Destined By the Light  is a story of action, faith, and supernatural battles that follows **Ruwi Atilano Bonillas Sánchez**, a 17-year-old boy who lives a seemingly normal life in Lima, Peru. Everything changes when he begins to experience strange dreams and discovers he has been chosen for a mission that transcends the reality he knows.

Accompanied by his friends **Camila, Daniel, and Rosenda**, Ruwi delves into a hidden world of light and darkness, where demonic forces threaten to destroy everything in their path. With the help of celestial beings, the group faces trials that challenge not only their courage, but also their faith and bonds of friendship.

As enemies lurk in the shadows, Ruwi will discover secrets that will change his life forever. The fight between good and evil is underway, and the fate of the world could depend on a single act of faith. Will Ruwi and his friends be able to overcome the challenges that await them?

"Hemen karargaha gelmen gerekiyor Kunt." dedi. "Şu an gelemem, acil olan neyse bekleyebilir." karşı taraf onaylamaz bir şekilde "Acil diyorum, daha önemli ne işin olabilir şu an?" Kunt gülümsedi, "Şu an içinde bulunduğum durum her şeyden önemli, bitince gelirim. İletirsin." gülümsemesi halen yüzündeydi, çünkü Alin de gülümsüyordu, hatta elini ağzına götürmüş küçük bir kahkaha atmıştı. Gülüşü ona değildi, biliyordu ama kime olduğunun bir önemi yoktu.Tam telefonu kapatacakken karşı taraf, "Dünya mı yıkılıyor lanet herif, bu kadar önemli olan şey ne?" dedi. Gülümsemesi daha da genişledi, "Tam tersine, dünya benim için yeniden inşa ediliyor!" telefonu tamamen kapatıp oraya bıraktı ve onu izlemeye devam etti...

Author FangTing, Editor LuoYeh, hope you like our story. I didn’t write this. I dreamed it. Every night, I close my eyes, and the story keeps going— chapters I don’t remember writing, characters I’ve never met… but somehow, they know me. Sometimes I wake up with lines already in my head. Sometimes I open the file and there’s a new paragraph, like the story wrote itself while I wasn’t looking. I stopped questioning it around Chapter 12. I think this might be someone else’s memory.Or maybe it’s mine… just from the wrong version of Earth. Anyway. If you're into time loops, lost identities, parallel timelines, or just mildly haunted content: welcome to the weird side. Updates daily, unless the dream skips. ​​​​​​​Not explained, Not entirely conscious

A unique school bots contest reflected different mechanic and social values.

as young farmer finds that he is one of the chosen protectors, he seeks help to discover his true powers

A very short story about armed resistance.

Don't read it. Just some boring stuff

MARSEL: GİRİŞ:

Gecenin karanlığı Karen şehrini ışıl ışıl parıldatırken benim evim olan Marsel ormanını karanlık hapsetmiş  sadece ay ışığıyla ve ateş böceklerinin ışığıyla parlıyordu. Her yerde uçan muhafızlardan saklanarak  büyük şatafatlı köprünün altına atladım. Karanlık iyice bastırmış tüm o güzel gökyüzünün ışıltısı Karen nehrinin dalgalanan suyuna yansımış içimi bir nebze de olsa huzur vermişti.

Büyük çam ağaçlarının arasından geçerek  Marsel ormanının derinliklerindeki evime gittim. Uzaktan görünen yanmış harabe evime koşarak bahçesinden içeriğe girdim. Karşımda bana doğru bakan bir çift mavi göz ile karşılaştım. Bu mavi gözler daha önceden birkaç kez öldürmeye teşebbüste bulunduğum büyük  prensin gözlerinden başkası değildi. Burada kaldığımı bulduğuna göre tüm muhafızlar burada karanlık ormanın içinde bir yerlerde pusudaydı. Gayet rahat bir tavır takınarak ona doğru yürüdüm. Prens sorgularcasına tek kaşını kaldırarak evimi gösterdi.

‘’Demek kraliyet düşmanı  Yuan’ın küçük kızı sensin… Ablana hiç benzemiyorsun. Aslında  seninle  bir derdim yoktu hatta canını bile bağışlamıştım. Benim sayemde hayattasın. Ama  bakıyorum da tam bir aptalmışım. Anası ne olsun ki  kızı öyle  olsun.  Benden pek haz etmediğini hatta öldürmek için her şeyi yapacağını biliyorum. Yani duygularımız karşılıklı…  Ama  kötü haber… hahahahahhh.  Sen beni öldürme şansını büyük bir arayla kaybettin küçük kız…’’

Gülerken baya eğlenen prens eliyle öldürün işareti vererek  birkaç muhafızı uçarak kolumdan tuttu. Sadece kin ve öfkeyle prense baktım.

‘’Sen ve o lanet krallığınız batsın. SEN GÖRDÜĞÜM EN BÜYÜK KORKAKSIN! Beni bile yenemeyecek kadar güçsüz olduğun için muhafızlarına güveniyorsun.  Annemi öldürüp, tüm ailemi katlettiniz. Bir de pişkin pişkin beni bağışladığını mı söylüyorsun! Asıl sen büyük arayla beni öldürme şansını kaybettin. Kendi ayaklarınla ölüme hoş geldin prens!!’’

Takındığım tavır prensi hiç etkilemişe benzemiyordu. Hatta eliyle muhafızlarına  hızlanın işareti verip arkasına döndü. Bu sırada kraliyet muhafızına savurduğum tekmeyle kenara fırlattım. Diğer muhafızın bacağına sapladığım kılıcımın keskinliğiyle yere düşmesini sağladım.  Ardından kafasını kırmamla  prense doğru uçtum. Prensin  önüne geçtiğimde kılıcımı ona doğru uzatarak  savunmaya geçtim.

‘’Bak küçük kız hala şansın varken bırak savaşmayı yoksa sende…’’

Daha lafını bile bitiremeden Prense doğru zıpladım ve kılıcımı ona sapladım. Gözlerine büyük bir  öfkeyle bakarak:

‘’Artık ölmek umurumda değil. Ama yanımda senide götürmekten büyük onur duydum büyük prens!’’

Prense sapladığım kılıcı daha da derine sapladım. Ağzından çıkan kan yüzümü boyarken arkamdan bana da saplanan kılıçla yere düştüm. Tüm muhafızlar etrafımızda toplanırken prens de yere yanıma düştü. Onun suratına bakarken bana savrulan kılıçlar kolumu ve bacağımı kesiyordu. Acıyan vücudumun tüm parçalarına rağmen prense doğru elimi uzattım. Muhafızlar prensi kaldırmaya çalışıyorlarken sapladığım kılıcı tüm gücümle geri çektim. Prensin vücudundan çıkan kanlı kılıcım yere düşerken prensin gözleri kapandı. Herkes onunla ilgilenirken vücudum yeterince kan kaybetmiş artık intikamımı almış onurlu bir şekilde ölüyordum. Tüm muhafızlar prensi götürürlerken ormanın içinde tek başıma ölüyordum. Etraf artık çok sessizleşmişti.  Yüzümdeki gülümsememi hiç silmemiştim. Ruhum artık istediği gibi huzura kavuşuyordu.  Gözlerim artık bana çok ağır gelmeye başlamıştı.

Ben Yuan’ın kızı Elisa ailemin intikamını sonunda aldım….

A new dawn is on the horizon. Tom left behind a mundane and monotonous life and was teleported to a world depicted in Eastern fiction. He stumbled into a world that he was barely familiar with, and he could only rely on his system and the rules of the new world. Will the writer only use his imagination through his life, but not his physical body?